Çömlekçi Mahallesi
Dönemi: 14. YY/Komnenos /1953
Ada/Parsel: 409/16

Hüsnü Göktuğ Camii/St. Elefterios Kilisesi, Çömlekçi Mahallesi'nde, 14. yüzyılın ilk çeyreğinde, Cenevizliler tarafından Katolik Kilisesi olarak inşa edilmiştir. 18. yüzyılda Ortodoks mabedine dönüştürülen kilise, 1953 yılında Hüsnü Göktuğ Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Üç nefli bazilikal planda inşa edilen yapının doğuya bakan apsisi kaldırılmış, minare ve mihrap eklenmiştir.

Haritada Bul

Çömlekçi Mahallesi’nde, Çömlek Sokak ile Yaşar Kaptan Çebi Sokak birleşiminde, 14. yüzyılın ilk çeyreğinde, Cenevizliler tarafından Katolik Kilisesi olarak inşa edilmiştir. Cenevizlilerin Kemerkaya Mahallesi’ndeki taşkınlıkları nedeniyle daha sonradan bu alana taşınmaları kararı neticesinde yapılmış olabileceği değerlendirilmektedir. 1306 yılında Güzelhisar Kalesi’ni yapacak kadar büyüyen Cenevizliler, Komnenos Devleti tarafından tehdit olarak görülmüşler ve bazı kısıtlamalar getirilmesi gündeme gelmiştir. Venedikliler ile de denge unsuru oluşturmak amacıyla görüşülen imtiyaz anlaşmaları neticesinde bu durumu kendilerinin aleyhine olacağı gerekçesiyle Cenevizliler, ellerinde bulunan meskenleri yakarak bir kalkışmaya girişmişlerdir[1]. Komnenos Devleti tarafından bütün faaliyetlerinin durdurulması neticesinde bir süre yeniden anlaşma zemini oluşturulmaya çalışılmış ve nihayetinde o dönemde Dafneus olarak adlandırılan günümüzdeki Çömlekçi Mahallesi’ne yerleşmelerine 1316 yılında izin verilmiştir[2]. Katolikler tarafından büyük saygı duyulan ve erken dönem papalarından biri olan St. Eleutherios adına bu kiliseyi inşa etmelerine müsaade edilmiştir. St. Eleutherios Kilisesi’nin Katolik cemaate ait olduğu 1580’li yıllara kadar mahallenin nüfus demografyasında Frenklerin varlığından da anlaşılmaktadır. Her ne kadar 1461 yılı fetih sonrasında giderek azaldığına şahit olunsa da Frenkler yaklaşık yüz yıl daha bu mahallede varlıklarını devam ettirmişler ve sonrasında onların kiliseleri de dâhil mülkleri Ermenilere geçmiştir. Eleutherios Kilisesi gibi büyük bir yapının çok yakınına Çömlekçi Kilisesi olarak bilinen Theodore Temardhokos Ortodoks Kilisesi’nin inşa edilmesi de bu durumu açıklamaktadır. 17. yüzyıldan itibaren Katolik cemaatin neredeyse tamamen mahalleden ayrılışı nedeniyle St Eleutherios Katolik Kilisesi Ermeniler tarafından devralınarak Ortodoks mabedine dönüştürülmüştür. Uzun yıllar Hristiyanların ibadethanesi olarak işlevine devam eden yapı, 1953 yılında Hüsnü Göktuğ Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.

St. Eleutherios Kilisesi, İtalya’daki Apollinare İn Classe ve Nova kiliselerinin bir benzeri olarak üç nefli bazilikal planda inşa edilmiştir. Dikdörtgen bir alan üzerine oturan kilisenin batı yönündeki narteks (giriş) bölümü sonraki yıllarda naos ile birleştirilmiştir. Yuvarlak kemerlerin taşıdığı beşik tonozlarla üç bölüme ayrılan narteksin güney köşesine mabedin camiye çevrilmesi esnasında minare eklenmiştir. Apsise dik uzanan üçer sütun ve yuvarlak kemerlerin taşıdığı nef düzeni naosun ana belirleyicisi durumundadır. Yapının orijinalinde de üst örtüsünde kubbe olmadığı bu taşıyıcı sistemin diziliminden anlaşılmaktadır. Kilisenin dışarıya taşkın olduğunu düşündüğümüz üçlü apsis bölümü, yapılan dönüşüm esnasında kaldırılarak düz bir duvar ile nihayetlendirilmiş ve dışarıdan abdest muslukları eklenmiştir. İçten ve dıştan yuvarlak olduğunu düşündüğümüz apsis kısmının ön tarafındaki bema bölümü de dönüşüm esnasında kaldırılmış olmalıdır. Yan neflere göre geniş tutulan orta nefin daha yüksek olduğu ve çift yönlü kırma çatı ile örtüldüğü anlaşılmaktadır. Orta nefe göre daha düşük irtifalı yan nefler ise tek yönlü eğimli çatı ile örtülü olmalıdır. 

Düzgün kesme taş malzeme ile inşa edildiği anlaşılan yapının yuvarlak kemerleri ve tonoz örtülerinin tuğla malzeme ile yapıldığı kalan izlerden anlaşılmaktadır. Katolik kiliselerinde önemsenmeyen süslemenin bu yapıda da olmadığını gerek kaynak aktarımları gerekse 1953 yılı dönüşüm esnasında yapılan raspa çalışmaları sonucuna dayanılarak söylenebilir.

[1] Tellioğlu (2006, s. 57) çalışmasında: “Cenevizliler 1306 yılında Trabzon’daki bütün mallarını gümrük vergisi vermeksizin gemilere yüklemişler ancak bu yasadışı uygulamaya kolluk kuvvetleri ile memurların müdahale etmeleri üzerine çatışma çıkmıştır. Rum kuvvetleri tarafından kuşatılan Ceneviz Kolonisi, Kemerkaya Mahallesi’nde Meydana doğru olan sahildeki evlerini ateşe vermekten kaçınmamışlardır. Yangın limandaki malları da hinterlantta bulunan büyük depoyu da yakarak kül etmiştir. Bunun üzerine Cenevizliler Cenova’dan bağımsız davranarak Komnenos Kralı II. Alexios’un sürdüğü şartları kabul ederek yeniden bir anlaşma yapmışlardır.” ifadelerini Falmerayer’in neşredilmemiş bir nüshasına dayandırarak aktarmaktadır. 

[2] Miller, (1926, s. 46) yapıtında: İbrahim Tellioğlu’nun aktardıklarına paralel olarak 1314 ve 1316 yılı anlaşma metinlerinin günümüze ulaştığını ve kaynağını vermektedir.

Söylence: 

Mahallenin 1486 yılındaki tahrir kaydında “Dafnis/Dafneus/Dafnunda olarak geçmesi iki türlü yoruma açıktır. İlki mahallede mevcut defne ağaçları ve defne yağı üretimi ile ilişkilendirilirken, diğeri mitolojik anlatıya dayanmaktadır: Sicilyalı çoban Dafnis'in (Daphnis) annesi bir peri kızı; babası da tanrı Hermes'ti. Hemen hemen bu şekilde yarı-tanrı doğan bütün bebeklerin başına geldiği gibi, annesi Dafnis'i doğurur doğurmaz götürüp onu bir ormana bıraktı. Teyzeleri olan diğer peri kızları ve o yöredeki çobanlar, bu güzel bebeğe sahip çıktılar. Bebek biraz serpilince de tanrıça Artemis, ona avcılık üzerine dersler vermeye başladı. Çobanların tanrısı keçi ayaklı Pan da flüt çalmasını öğretti. Tanrı Apollon ve teyzeleri olan peri kızlarından şiir düzmenin inceliklerini öğrendi. Dafnis; sürülerini otlatırken bazen kavalını çalar, bazen içinden coşarak gelen şiirlerini okur, türkülerini söylerdi. Hem yakışıklılığı hem de coşkulu şiirlerinin ve ezgilerinin büyüsüyle, genç kızların ve denizkızlarının gönlünde yer etmeye başladı. Ne var ki o, gönlünü çelmek isteyen hiçbir genç kıza yüz vermiyordu. Tanrıça Artemis'in ona aşıladığı bakir kalma inancını, günlük yaşamında aynen uyguluyordu. Aşk tanrıçası Afrodit, onun tanrıça Artemis'in etkisi altında kalıp kendini kadınlardan uzak tutmasına çok içerledi. Bunun üzerine Afrodit, Dafnis’e güzel peri kızı Lika'ya (Lyca) deli divane tutulması için aşk kıvılcımları gönderdi. Çok geçmeden Dafnis de, bu güzel Lika ile aşk dolu güzel günler yaşamaya başladı. Ama bir süre sonra Afrodit, öcünü almak üzere ozan Dafnis'e, bir başka peri kızına tutulması için yeniden aşk kıvılcımları gönderdi. Bu yüzden de Dafnis, haliyle sevgilisi Lika'dan uzaklaşmaya başladı. Olup bitenleri öğrenen Lika da, sözünü tutmayan Dafnis'in gözlerini kör etti. Ne var ki bu duruma daha fazla dayanamayan Dafnis, sonunda bir dağın doruğundan kendini büyük bir uçuruma bıraktı. Olimpos'taki babası Tanrı Hermes, onu hemen yanına aldı. Ve o uçurumun yakınındaki kayaların arasına, onun anısına akan bir pınar yerleştirdi. İşte bahse konu olan bu yerlerden birisinin de İtalya’dan gelenler tarafından ülkelerinde çok iyi bildikleri bu adlandırmayı yerleştikleri Çömlekçi Mahallesi’ne verdikleridir. 

Yunanistan/Epir’de yaklaşık olarak 130’larda doğan Papa Aziz Eleuterus 189 yılında İtalya/Roma’da ölmüştür. 164-174 yılları arasında Katolik Kilisesi’nin Roma Papazı olan Aziz Eleuterus, Vatikan kaynaklarına göre, örneğin Liber Pontificalis her ne kadar bu dönemin 171 ile 177 arasında başlayıp 185 ile 193 arasında olabileceğini bildirse de yaklaşık olarak 174-189 yılları arasında papalık görevinde bulunmuştur. Yayınladığı papalık beyannameleriyle (özellikle Yahudilerin çeşitli dinsel besin maddesi yasaklamalarına karşı çıkarak) hiçbir Hristiyan’ın hiçbir besin maddesini hor görmemesini istemiştir. 177'de Lyons'ta yapılan özellikle Monatistleri hedef alan pogromlarda tutukluların Romalılardan merhamet istemek için Anadolu'da bulunan yandaşlarına Papa Eleuterus aracılığı ile Romalılar idaresine gönderdikleri belge mektup günümüzde orijinal haliyle mevcuttur.