Ortahisar Mahallesinde, Zağnos Caddesi üzerinde yer alan camii, 1461 yılındaki fetih sonrasında camiye dönüştürülen metropolitan kilisesidir. Daha önceden var olan kilisenin 13. Yüzyılın ilk yarısında Komnenos kralları tarafından yenileme ve eklemelerle günümüzdeki biçimine geldiği bilinmektedir. Kralların taç giydiği Theotokos Crysokephalos (Altın Başlı Meryem Ana) Kilisesi içerisinde restorasyon sırasında taban ve duvar mozaikleri ile freskler ortaya çıkarılmıştır.
Haritada Bul
Ortahisar Mahallesinde, Zağnos Caddesi ile Fatih Cami Sokağın çevrelediği ada içerisinde, Hükûmet Konağının batı tarafında yer almaktadır. Trabzon şehrinin Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461 yılındaki fethi sonrasında gelenek olduğu üzere camiye dönüştürülen metropolitan kilisesidir. Yapı üzerinde inceleme ve araştırma yapan öncü müellifler; Theotokos Crysokephalos Kilisesi’nin ilk olarak Aziz Andreas’a ithaf edilen bir manastır külliyesi içinde, 4.-5. Yüzyılda yapıldığını söylese de somut veriler 913/914 yılındaki metropolit kilisesinin varlığına işaret eder. S. Ballance’nin yaptığı tanımlamaya göre; 10.-11. Yüzyıllardaki kilise üç nefli bir bazilika olarak yeniden inşa edilmiş, Komnenoslar Döneminde, 1214-1235 yılları arasında I. Aleksios (1204-1222) ve I. Andronikos Gidos (1222-1235) devirlerinde yeniden elden geçirilmiş ve orta kısma eklenen transeptle yapı kapalı haç planlı hâle getirilerek, batısına bir de dış narteks eklenmiştir.
Özellikle Komnenos Krallarının taç giyme yeri olması bakımından Theotokos Crysokephalos Kilisesi/Ortahisar Fatih Camii yerli ve yabancı seyyah ve araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Bunlardan Osmanlı Dönemi için Trabzonlu tarihçi ve coğrafyacı Âşık Mehmed; Menazirul Avalim (1598), Evliya Çelebi; Seyahatname (Trabzon ziyareti 1640), yine Trabzonlu Minas Bıjışkyan; Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası (1817-1819) ve Şakir Şevket; Trabzon Tarihi (1877) adlı eserinde cami hakkında önemli bilgiler verirler. ‘Trabzon İmparatorluğu Tarihi’ adlı eseriyle bilinen J. P. Fallmerayer 1840 yılında “büyük camii” olarak isimlendirilen yapıyı yerinde incelemiş ve Yunan haçı planlı olarak tanımladığı Crysokephalos Kilisesini, “… Aya Sofya’nın ölçülerine sadık kalınarak küçültülmüş kopyasıdır. […] Khrsokefalos’ta görülmeyen sadece Trallesli ustanın sanatı ve mermerin güzelliğidir. …” şeklinde değerlendirmiştir. Bu yazarın dışında; Fransız C. Texier (1864), G. Millet (1895), S. Ballance (1960) ve A. Bryer & D. Winfield (1985) de yapı hakkında önemli bilgiler verir. Bu araştırmacılardan S. Ballance’nin görüşleri diğer araştırmacılar tarafından genel kabul görmüş ve tekrarlanmıştır.
Âşık Mehmed, cami ile birlikte etrafındaki medrese ve talebe hücrelerinin Sultan Fatih’in hayır eserlerinden olduğunu söyler. Eyliya Çelebi de “… Taşra hareminin dört tarafında medrese hücreleri vardır…”, der. Ancak bunlardan günümüze bir şey kalmamıştır. Bazı kayıtlarda ‘Cami-i Atik Vakfı’ şeklinde adı geçen eser Fatih Sultan Mehmed Vakfı’na ait eserler arasında sayılır. Vakıfla ilgili ilk bilgilere 1486 tarihli Tahrir Defteri’nde rastlanır. Ayrıca Ortahisar Fatih Camii ‘Evkaf-ı Ümem Tarihi’ adlı eserde Fatih Sultan Mehmed’in Trabzon’daki vakıf eserleri arasında sayılan üç camiden biridir. Bunların dışında Trabzon Vakıf Defterlerinde Trabzon’daki bazı vakıf sahiplerinin Ortahisar Fatih Camiinin ihtiyaçlarının karşılanması için kendi vakıf gelirlerinden bir miktar tahsis ettikleri görülür. Ortahisar Fatih Camii Cumhuriyet Döneminde de onarımlara alınmış fakat en kapsamlı restorasyon Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 2015-2017 yılları arasında yapılmıştır ki bu onarım, yapı hakkında özgün veriler ortaya koyması bakımından çok önemlidir.
Ortahisar Fatih Camii/Theotokos Crysokephalos Kilisesi, bin yılı aşkın tarihi geçmişi içinde, farklı dönemlerde yapısal değişiklikler ve onarımlar geçirerek günümüze ulaşmış anıtsal bir mabettir. Yapının ikinci inşa döneminden kalan bölümlerinde; tabanda, kuzey transeptinde, kütüphane kapısında, iç narteksin doğusunda ve batısındaki geçiş açıklık kemerlerinde Roma Dönemi mimarisine ait, mermer devşirme malzemeler kullanılmıştır. Evliya Çelebi; Ortahisar Fatih Camii’nin, mihrabı ve minberinin eski, doğu tarafına bitişik […], kürsü şeklinde yüksek ahşap bir hünkâr mahfilinin olduğunu, caminin üç tarafında yüksek sütunlar üzerinde mahfillerin yer aldığını ve dış avlusunun dört tarafında medrese odalarının olduğunu yazmıştır. Yapının 1,10m kalınlığındaki beden duvarlarında ağırlıklı olarak düzgün kesme taş, alt kat kapı ve pencerelerinde taş, üst kat pencere kemerleri, Bizans Dönemine ait bölümlerin tonozlarında, kubbe ve kasnağında tuğla malzeme kullanılmıştır.
Kabaca 42m x 17m ölçülerindeki Fatih Caminin üç girişi vardır. Bunlardan ana giriş kuzeydeki portikus ve transept üzerindedir. İkinci giriş batıdaki dış narteks ortasında, üçüncü giriş kapısı da doğuda, ana apsisin kuzeyindeki pastoforion hücresi/yan apsis üzerindedir. S. Ballance’ye göre; Bizans Döneminde, 10. ve 11. Yüzyıllarda yapılan ikinci kilise üç nefli bir bazilikadır ve o yapıdan günümüze transept bölümünün doğusu ve batısındaki bölümler kalmıştır. Bu bölümlerin dışında kalanlar ise 13. Yüzyılda, Komnenoslar Döneminde yeniden inşa edilen transept bölümü ile dış nartekstir. Yapının batısında iki narteksi bulunur. Bunlardan iç narteks Bizans Döneminde (10.- 11. Yüzyıl), dış narteks Komnenos Döneminde (12.-13. Yüzyıl) yapılmıştır. Her iki narteks de ikişer katlıdır. Doğudaki ana apsis içten dairesel, dıştan beşgen biçimindedir. Apsisin dış duvar kaplamaları ve pencereleri Osmanlı Döneminde elden geçirilmiş, ortasındaki pencere ikiye bölünerek alttaki zemine doğru büyütülmüştür.
Bazilikal planlı kilisenin geniş orta nefi, 1/3 oranında daha dar olan yan neflerden yüksektir ve doğuda kuzey-güney yönde konumlandırılmış bir transept ile kesilmiştir. Transept ile orta nefin kesişme noktasında oluşan merkezi alanın üstü on iki gen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Yan nefler/sahınlar, dar olmasına rağmen, iki katlıdır ve üst katları, adeta birer basık pencere açıklığı şeklinde, ikişer küçük kemerle orta nefe açılmışlardır. Fakat bu kemerler işlevsellikten uzak, arkaik niteliktedir. Fatih Camii kiliseden çevirme olduğu için son cemaat mekânı yoktur. Onun yerine kuzeyde, ana giriş mahiyetindeki portikus bu maksatla kullanılır. Güneydeki portikus ise mihrap düzenlemesi nedeniyle ortadan kaldırılmıştır. Yapının dış cephelerinde, yan sahınlarda iki katlı, transept cepheleri ile dış nartekste üç katlı pencere sistemi bulunur. Osmanlı Döneminde açılmış pencereler hariç, diğerleri tuğla örgülü ve yuvarlak kemerlidir.
Son restorasyonla ortaya çıkarılan örnekler Theotokos Crysokephalos Kilisesinin taban, duvar ve üst örtülerinin zengin mozaik, mermer levhalar ve freskolarla süslenmiş olduğunu göstermiştir. Bunların yanında doğuda, özellikle apsisteki mermer kaplamalar ve mozaikler ile zemindeki taban mozaikleri oldukça gösterişli olup Bizans Dönemindeki başkent örnekleriyle yarışır niteliktedirler. Fatih Camiinin Osmanlı Döneminden kalan süslemeleri kubbe göbeği, pandantifleri ve kubbe pencereleri kenarlarındaki kalem işlerinden ibarettir. E. H. Ayverdi’nin yayımladığı tarihi fotoğraflarda, kuzeydeki ana giriş kapısı üzerinde çeşitli renklerle yazılmış ve Osmanlının klasik dönemine işaret eden “esma-i hüsna” yazıları görülmektedir. Zaman içinde yok olmuş bu süslemeler son onarımda tekrar yapılmıştır. Ortahisar Fatih Camiinin mihrabı beyaz renk mermer ve kırmızı yumuşak taştan yapılmıştır. Sığ bir mukarnaslı kavsaraya sahip mihrapta mermer levhaya yazılmış tek sıra sülüs hatlı Kuran yazısı bulunur. Mihrabın oyma tekniğinde yapılmış süslemeleri stilize bitki ve geometrik motiflerden oluşur. Caminin ahşap minberi ceviz ağacından yapılmıştır. Üzerinde bazı tamir ve ilaveler bulunsa da tam bir sanat eseridir. Oyma şeklinde yapılmış süslemeleri ağırlıklı olarak geometrik ve bitkisel motiflerden oluşur. M. S. Sarıalioğlu’nun tespitlerine göre; Aynalık kısmında hakiki kündekari, diğer kısımlarında bu tekniğin taklitleri kullanılmıştır. Minberin ilk yapım tarihi belirsizdir. M. S. Sarıalioğlu’nun da belirttiği gibi, süpürgeliğin altına; Ömer ismi ile H. 1215 (M.1800 - 1801) tarihi kazılmıştır ve farklı üslup gösterdiğinden bu bir onarım kitabesidir. Camiin kuzeyinde, ana giriş kapısının sağında bulunan minare iki renkli taştan yapılmış olup tek şerefelidir. Toplam yüksekliği 35,78m olan minarenin bazı bölümleri Batılaşma Dönemi Osmanlı mimarisinin özelliklerini yansıtır
Kitabe:
Bazı öncül kaynaklarda, yapı üzerinde zaman içinde kaybolmuş Grekçe yazıtların bulunduğu, fakat bunların Antik Dönem yapılarına ait, devşirme yapı malzemeleri olduğu belirtilir. (Ballance, 1960; Bryer & Winfield, 1985) Bu bilgilerin dışında 2015-2017 yılları arasında yapılan restorasyonda, caminin kuzeydoğu köşesindeki pastoforion ya da diakonikon/prothesis hücresinin üst katındaki mekânın kuzey duvarında, dağınık halde ve devşirme taş malzeme şeklinde beş adet Grekçe yazı ortaya çıkarılmıştır. Bu yazıtlardan ortadaki ilk kez 1971 yılında Richard Lockett tarafından fark edilmiş, 1979 yılında Trabzon Müzesi görevlisi Haşim Karpuz’un yardımlarıyla Bryer tarafından yerinde incelenmiş ve bir transkripsiyon önermesi yapılmıştır. (Bryer & Winfield, 2020) Diğer dört yazıtta da kişi isimleri olduğu anlaşılmış olup bunların transkripsiyon çalışmaları devam etmektedir.
Bunların dışındaki kitabeler Osmanlı Dönemine ait olup sayıları sekizdir. Bu kitabelerin bir kısmı Halil Edhem (1918) ve Hamamizade İhsan (1919) tarafından incelenip Osmanlıca olarak neşredilmiş, aynı kitabeler Cumhuriyet Döneminde de Murat Yüksel (2000) tarafından tümüyle tekrar yayımlanmıştır. Osmanlıca kitabelerden en erken tarihli olanı fetih sonrası, H. 867 - M. 1462/63 yılına ait olup caminin kuzeydeki ana giriş kapısı üzerinde bulunur. İçinde Ayet el Kürsi’nin yazılı olduğu sülüs hatlı levhanın sonunda; “Tarih-i Feth-i Trabzon, Sene 867” şeklinde bir kayıt bulunur. Ayverdi, Trabzon’un fetih senesinin 865 (M. 1461) olduğunu söyleyerek, yapıya sonradan eklenen bu levhada kayıtlı fetih tarihinin yanlış olduğuna dikkat çeker. (Ayverdi, 1974) Bunun dışındaki diğer yedi kitabeden ikincisi 15. Yüzyıla, dördüncüsü 19. Yüzyıla, biri de 20. Yüzyılın hemen başına aittir. Bunlardan; H. 1253 - M. 1837 tarihli kitabe caminin doğusunda, kuzeyde bulunan yan apsisin yerinde Hazinedarzade Osman Paşa tarafından açtırılan kapı üzerinde bulur. H.1258 - M.1842 tarihli ikinci kitabe Abdullah Paşa tarafından güneydeki yan apsisin kütüphaneye dönüştürülmesi için yapılan tadilatla alakalıdır. H. 1295 - M. 1878 tarihli üçüncü kitabe camin batı cephesi ortasında bulunan kapının yapımıyla alakalıdır. 20. Yüzyıl başına ait tek kitabe ise mihrap üzerindeki ayet yazısının sonuna eklenen H. 1319 - M. 1901 tarihli onarım kitabesidir. (Yüksel, 2000) Bu kitabelerin dışında caminin doğu cephesinde, ana apsisin kuzey tarafta üç ayrı kitabe daha bulunur. Fakat bu kitabelerin camiyle ilgisi yoktur.