Gülbahar Hatun Türbesi, Gülbaharhatun Mahallesi'nde külliye yerleşkesinin doğusunda yer almaktadır. 1505 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından annesi için yaptırılmıştır. Kesme taş malzemeyle sekizgen plan üzerine klasik Osmanlı Türbeleri tarzında inşa edilen yapının kubbesi iki kademeli sekizgen kasnak üzerine oturmaktadır. Türbenin çeşitli dönemlerde onarımlar geçirdiği bilinmektedir. Son olarak, Trabzon Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün 2005 yılı onarım programında Gülbahar Hatun Camii ve Türbesi’nin Restorasyonu İşi kapsamında restore edilmiştir.
Haritada Bul
Gülbaharhatun Mahallesi'nde, Yavuz Sultan Selim Bulvarı ile İnönü Caddesi arasında, Atapark içerisinde parkın güneydoğu köşesinde yer almaktadır. Külliye tarzında inşa edilen yapılardan cami ve türbe günümüze gelebilmiş, medrese 1937’de, imaret 1939’da, hamam 1976’da, mektep 1994’te çeşitli nedenlerle ortadan kalkmıştır. Dârü’l kurrânın ise ne zaman yıkıldığı bilinmemektedir. Giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre 1505-1506 yıllarında Yavuz Sultan Selim tarafından annesi Gülbahar Hatun için yaptırılmış külliyenin bir parçasıdır. Türbe günümüze gelinceye kadar birçok kez onarılmıştır. Birinci Dünya Savaşı'na kadar olan onarımları ile ilgili kayıtlara ulaşılamasa da, yapının 1631 yılındaki Kazak saldırıları sonrasında çıkan yangında zarar gördüğü ve onarıldığı, 1884 yılındaki cami onarımında türbenin de onarıldığı akla uygun görünmektedir. Rus işgali sonrası oldukça büyük hasar gören türbe işgal sona erdikten sonra onarılmıştır. 1937 yılında Atatürk’ün emri ve Mimar Sedat Çetintaş’ın yönetiminde çevre düzenlemesi ile birlikte onarıldığı bilinmektedir. Sonraki yıllarda Trabzon’un eski fotoğraflarında yer alan giriş kapısı üzerindeki sundurma kaldırılmış, iç mekândaki kalem işi süslemeler yenilenmiştir. Ancak bu onarımların tarihlerine ve mahiyetine ilişkin kayıtlar yoktur. Gülbahar Hatun Türbesi son olarak, Trabzon Vakıflar Bölge Müdürlüğünün 2005 yılı onarım programında Gülbahar Hatun Camii ve Türbesi’nin Restorasyonu İşi kapsamında restore edilmiştir. Rölöve projesi esas alınarak, gerçekleştirilen restorasyonda temizleme, sağlamlaştırma ve yenileme teknikleri kullanılmıştır.
Sekizgen planlı türbeler grubunda incelenen yapı, sarıya çalan kesme taş işçiliği ile yığma usulünde inşa edilmiştir. Atlatmalı örme tekniği ile yapılan duvarlarda yüksekliği düşük boyutlu taşlar bir sıra, diğerlerine göre yüksekliği büyük olan taşlar bir sıra olacak şekilde dizilmişlerdir. Beden duvarlarında, saçağa geçmeden 20 cm dışa taşarak kademeli korniş öncesinde yaklaşık 50 cm'lik bir kuşak oluşturulmuştur. Bu kademelenme ile elde edilen hareket aynı zamanda yapının üst örtüsünden gelen suyun drene edilmesini de sağlamaktadır. Sekizgen kasnak üzerine oturtulan kubbe, kurşun kaplıdır.
Sivri kemerli ana giriş kapısının basık kemerli açıklığı, Selçuklu ve öncesinin kümbet geleneğini hatırlatmaktadır. Çift renkli taşın kullanıldığı vurgulu kemerin tepe ve iki yanına farklı geometrik desenli birer taş rozet konulmuştur. Eski fotoğraflarında giriş kapısının önünde görülen sütunlu sundurma, günümüzde yoktur. Türbenin mihrap duvarına denk gelen duvarı hariç diğer çokgen yüzeylerine sivri kemer alınlıklı düz lentolu dikdörtgen biçimli altı pencere açılmıştır. Pencerelerin sivri kemerlerinde de çift renkli taş kullanılmıştır. Pencere kemerlerinin üst kısmına panolar halinde bitkisel motifli yazılar konulmuştur.
Zemini ahşap döşeme ile kaplanan türbenin iç mekânında taştan mamul kaide üzerinde Gülbahar Hatun’a ait sanduka yer almaktadır. Mihrap duvarında pencere açılmamış olması burada bir mihrap nişinin olduğunu düşündürse de günümüzde niş yoktur. Diğer duvar yüzeylerindeki kalemişi süsleme burada mihrap nişi biçiminde yapılarak bu eksiklik telafi edilmeye çalışılmıştır. Pencerelerin kemerli alınlıklarında daha yoğun olmak üzere duvar satıhlarında lacivert ve firuze renkli palmetler, köşelerde rozetler işlenmiştir. Kemerler, kemer alınlıkları, kemerleri kuşatan ikinci friz kuşağı ile köşelikler, kiremit kırmızısı, lacivert, sarı ve beyaz gibi canlı renklerle yoğun bir süsleme ile doldurulmuştur. Mihrap yerini belirleyen kemerin üzerine Kelime-i tevhid, korniş altında, her kenarda iki olmak üzere on altı dikdörtgen panoya ise besmele ile birlikte Ayete’l-Kürsi yazılmış ve dua ayetleri ile tamamlanmıştır. Kalemişi mihrabın iki yanında, kitaplar için küçük iki dolap nişi açılmıştır.
Söylence:
Gülbahar Hatun Türbesi'ndeki kitabe metninde “Gülbahar” adı geçmemektedir. Bu durum tartışmalara sebep olmuştur. Mahmut Goloğlu, Yavuz Sultan Selim’in annesinin adının Gülbahar olduğunu gösteren bir belge olmadığını, Bilgin Halil Ethem Bey’in kapsamlı çalışmalarına da gönderme yaparak Yavuz’un annesinin adının Gülbahar olduğunu kabul etmez. Şehzade Bayezit’in sancak beyliği yaptığı Amasya’daki Ayşe Hatun Çeşmesi’nin kitabesine dayanarak adının Ayşe olması gerektiğini belirtir. Yavuz Sultan Selim’in annesinden söz eden tarih araştırmacıları, onun Dulkadirli Beyi Alâeddevle’nin kızı Ayşe Hatun olduğunu yazmaktadırlar. Araştırmacılar Gülbahar adının kullanılmasının sebebinin Yavuz Sultan Selim’in annesinin iki adı olmasından kaynaklanmış olabileceğini belirtmektedirler. Bu durumda ya asıl adı Ayşe Gülbahar’dır ya da saraya alındıktan sonra bir de Gülbahar adı verilmiştir. Yavuz Sultan Selim’in annesinin türbesi üzerindeki kitabenin birinci mısrasındaki “banûyi rum” deyimine dayanarak Yavuz Sultan Selim’in annesinin Rum olduğu yorumunu yapanlar olmakla birlikte bu deyişin o dönemde yaygın olduğu ve “Anadolu Hatunu, Hanımefendisi, Büyükhanımı” anlamına geldiği ekseri çoğunluk tarafından kabul edilmektedir.
Kitabe:
Türbenin kuzeye bakan giriş kapısının üzerinde, sivri kemer üzengi taşı seviyesinden başlayarak, kapı açıklığının basık kemerinin etrafını dolanan ve ana kemerin içini dolduran kitabe, 145 x 70 cm ebatlarındadır. 911 H./ 1505-1506 M. tarihli mermer kitabe, üç beyitten oluşan Farsça metinden oluşur ve sülüs hatla hakkedilmiştir.
Okunuşu:
1-Çün zi-dünyâ sû-yı ukbâ kerd rû Bânû-yı Rûm
Şüd taht-ı mukarrer taht-ı huld u mülket-i dâim ber-u
2-Himmeteş ez-devlet-i fânî-yi dünyâ ruh çu tâft
Rû-nihâd ez-rây-ı âlî devlet-i dâim ber-u
3-Rahmet-i dâim ber-u nâzil çu süd ez-feyz-i Hak
Geşt târih-i vefâteş rahmet-i dâim berc-u
Allah el Bâki
Anlamı:
1- Rum diyarının (Anadolu’nun) Hâtunu dünyadan âhirete yüz çevirdiğinde ona ebedîlik tahtı ve dâimî mülk mukarrer oldu.
2- Onun himmeti, dünyanın fânî devletinden yüz çevirdiğinde yüksek itikaddan dâimî devlet ona yüz koydu.
3- Hakk’ın feyzinden (Allah’ın) dâimî rahmeti onun üzerine indiğinde, ölüm “ona dâimî rahmet” oldu.